Sabret!..
Sabır hiylesi olmayanın hiylesidir.
Sabretmek büyük bir zafer kazanmaktır insan için.
Hoşlanmadığınız hadiseleri hoşa giden hadiseler gibi karşılamak belâlara da her türlü âfetlere de tahammül, onları da hoşa gider gibi karşılamak, buna: “Sabrı cemil.” derler ki, filizini “Es SABÛR” dan alır.
ALLAH kuluna niçin dert versin, belâ versin, âfet versin?
O hâlde dert nedir, âfet nedir, belâ nedir?
Benzin olan yerde kibrit yakarsanız patlama yapar.
Yanarsınız, ölürsünüz, sakat kalırsınız.
Benzin ateşe maruz kalırsa parlayacak!
HAKK’ın yarattığı kanun böyle.
Burada derdi kim verdi:
Bilmemen veya gaflette olman veyahut ihmal etmen değil mi?
Evet.
Yook. Hepsi ALLAH’dan geliyorsa o zaman derde devâ halk etmezdi. Peygamber göndermezdi.
Kitaplar yollamazdı...
“Dünyada hakikatlerle batıllar daima çarpıştığı için bu doğru mu?” suali sorulur.
“Evet doğrudur der” biri.
Bu çok tehlikeli bir diyalogdur.
“Yemin et!” der.
Amaan katiyyen yemin etmeyiniz!..
Yemin ederseniz yalan diyarının tokmağını çalmış olursunuz.
Yalanın tokmağıdır yemin...
Bugün yemin çiklet gibi olmuştur.
Herkesin ağzında...
İşte yalanın tokmağı dedik ya bu o...
Cenab-ı ALLAH yıldızların mevkilerine, gece ve gündüze bir yıldıza yemin eder, kasem eder.
Bu nedir?
Bilsen çıldırırsın...
Efendim sen biliyor musun?
He. Biliyorum!..
Eee sen çıldırmadın mı?
Çook.
Tımarhânede yattım, yeni çıktım...
Gaflet etme!
Aklını başına topla!
Secdeye kapan!
Yalan söyleme!
Her gününü son gün bil!
Vakit kaybetme!
Seveceğin yegâne Resûlü Erkemdir.
Elinde en büyük silâhın daima ALLAH ile bir olduğunu unutmamandır.
ALLAH’ı görmemenin sebebi:
Onun dışında olmadığındandır.
Mutlak hakikat ALLAH’dır.
Hersey ne varsa O’ndan..
Fakat hiç birşey O değil.
Herhangi bir işde maddî olsun, mânevî olsun vaad etmekde ALLAH ile aranda hicab olmadan temasda olduğunu bilir misin?..
Nereden bileceksin..
Gönlünüzde ALLAH sevgisi artarsa bil ki ALLAH seni seviyor demektir. ALLAH’ı seveni ateşe atsalar, ALLAH’a karşı duyduğu sevgi o ateşi gülistana çevirir.
Gönül gözü perdeli olanlar bu lâflardan birşey anlayamazlar.
Bu gibi sevginin başlangıcı yok ki kavrayasın.
Sonu yok ki anlayasın...
Bilmeyerek gayb âleminin sırlarına basanlar çarpılırlar.
Tesadüf diye bir kelime vardır.
Tesadüflerin nereden geldiği bilinmeyen bir tarafı vardır.
Her hadise maddî olsun mânevî olsun değişmeyen bir kanuna tabidir.
Her hadise şuûrludur.
Fakat kendisini öyle bir şuûrsuzlukla gizler ki kimse farkına varamaz.
Gayrı tabiî diye kabul ettiğimiz hadiseleri, insanları, anlatırsınız.
Bir de tabiî olanları anlatın bakalım...
Anlatamazsınız.
Çünki hakikati bilmiyorsunuz.
Bu son sözümü de anlamadınız...
Bunlar arasında ateşle su arasındaki farkdan daha fazla fark vardır. İnsanlar bu noktalarda hataya düşerler.
Münakaşaya girme böyledir.
Savaştaki yapılan hata tatbikattaki hataya benzemez.
Tatbikatda tahta kurşun.
Savaşta hakiki kurşun kullanılır değil mi?
Sen ALLAH’ı görüyorsun.
Fakat farkında değilsin...
Denize girip de kimse görmedi diye denizin içine abdest etme...
Dikkat et ALLAH SETTAR’dır.
Utanmıyor musun?..
Bundan ötürü, oruçlu isen, bundan dolayı oruç bozulur.
SETTAR’ı unutmak vardır bunda.
Oruçlu da SETTAR ile gizlidir.
Kimse senin oruçlu olduğunu bilmiyor...
Sen ALLAH’ı görüyorsun fakat farkında değilsin.
ALLAH ile kul arasında bazı sırlar vardır ki ona Cebrail bile kulak değdiremez. Hayvanlarla, nebatlarla, çiçeklerle, böceklerle, kuşlarla dostum oldu. Onlarla konuşurum. Nasıl oluyor bu...
Bal gibi oluyor...
Dillerini bilirim de ondan...
Onlar konuşur mu?
Şüphe mi ediyorsun?..
Kur’ân oku...
Resûl’e kulak ver...
Hükmünü emirle, zorbalıkla, bilgisizlikle ferman ile degill...
Derman olarak yürüten er konuşur bütün mahlûkatla...
Ne kadar yazık ki insanlarla konuşulmuyor.
Cenab-ı ALLAH bile yarattığı insanlarla peygamber vasıtası ile konuşuyor. Sebebini ara. Ara...
Bulamazsın.
Zira sen konuşmasını bilmiyorsun.
ALLAH, insandan başka diğer mahlûkat, canlı cansız nebat hepsi ile vasıtasız konuşuyor...
O hâlde insan çok büyük ulu bir mahlûktur.
ALLAH’ın hitap ettiği mahlûk...
“Velekad kerremnâ benî âdeme”
Yani kendisine kerem ve keramet verdiği mahlûk. Ahsen-i takvim yarattığı mahlûk...
Kitap ve peygamber gönderdiği mahlûk.
Cennet tahsis ettiği mahlûk.
Fakat insanı topraktan yarattı.
Niçin yarattığını, onu da bilmiyorsun...
Bunu unutma...
Onun üzerine basıyorsun.
Rızkın oradan geliyor.
Sadık dostun odur.
Sonunda kucağına seni o alacak...
Denizde boğulsan bile...
Eğer balık yemezse su seni muhakkak sahile karaya atar. Suyun bir bildiği var demek.
“Al malını!..”
Rahmeti toprakda ara!..
Yan!..
Kavrul!..
Ama tütme!..
Hiçbir göz görmesin, hiçbir kulak işitmesin...
Dert ve acını yanmanı.
ALLAHdan başka sır ortağın olmasın.
Herşeyi ondan iste...
Zırıltı ile yüz asmakla, bunalmakla kanaatsizlikle değil...
Hiç kimseye emretme!
Kendi işini kendin yap!..
Su bile isteme!..
Kalk kendin al!..
“Su vermede ecir vardır” buyurmuş Resûl-ü Ekrem...
Bu da aynı...
Kendin al be!
Ecri kendin al!..
Haa bu lâfların hepsi yine ALLAH’dan istemedir.
Sana güç verdi, ondan istiyorsun demektir.
Gâfil olma...
Kendine güvenmek ALLAH’a güvenmek demektir. Miskin olup şirke girme!..
Böyle yaparsan dost olursun...
Kendini bırak ona!..
Amma kolay değildir.
ALLAH ne lütfettiyse “Sen” o’sun...
Yüzmek bilmezsen suya korkmadan kendini bırakırsan su seni batırmaz. Korkarsan batarsın. Bu ne demektir?
İnkârdasın da ondan...
Bu ne demektir?
Anlamadın. Biliyoruz. Herşey kanuna tabidir.
Su, Arşimet kanununu bilir.
Ama sen kendinin kanununu bilmezsin.
“İnsanın kendisi uludur, büyüktür” demek budur.
Fakat ulaşmaması lâzımdır.
Ne kadar küçülürsen o kadar büyürsün...
Ama bu ne demektir?
“Hiç” olduğunu anlamaya doğru gidiyorsun budala...
Şirkden kurtuluyorsun.
Rahmeti yerde ara...
Göz. Kulak nedir ki, “tevhid”de olursun.
Göz ve kulağa lüzum kalmaz.
Yakın uzak ortadan kalkar...
Bir damla suyu denize döksen, ikilik denizde kaybolur.
Deniz denizdir.
Damla da damladır.
Deniz coşsa, dalgalansa burada irade denizin olur.
Damlanın değil...
Kısa ama büyük mânâ ifade eder bu kelimeler...
O koskoca deryada damlayı bulmak imkânsız, ne akıl ile ne de kimya ile bulamazsın. Hararet tesiri ile denizden su buhar olur, bulut olur.
Bulut su mudur? Hidrojen midir?
Göründüğü zaman “zevceyn” olur, su olur.
Bu sudur.
“Kâinatda herseyi zevceyn yarattık”. Âyet “Yarattım” buyrulmuyor.
“Yarattık” deniliyor.
Lâfı münakaşa etme!
İlimde de fende de kimyada da herşey aynıdır, çiftdir.
Atlantikde Aldato isminde küçük bir ada vardır.
Burada insan yoktur.
Burada deniz cevizi denilen 7 senede meyva veren bir ağaç vardır.
Dişi ve erkek ağaçları ayrı ayrıdır.
Meyva dişi ağaçta olur.
Bir ceviz 3kg kadardır.
O da “zevceyn” ağaçlar yan yanadır.
Şimdi “yarattık” da serbestiyet vardır.
O minval üzre işini yapar demektir.
“Yarattık” denilmesinde kâinatda herşey bir kanun üzere işini yapar demektir.
“Yarattık” denilmesinde kâinatda herşey bir kanun üzere halk edilmiş demektir.
O nizamdan dışarı çıkamaz.
Takdir Öyledir.
Su hararete ma’ruz kalırsa buhar olur.
Bu değişmez...
“Öyle yarattık ve hududdan dışarı çıkamaz” demektir.
Bazı anlamayanlar bu laflara tasavvufî lâflar derler.
Tasavvuf denilen birşey yoktur...
Tekrar edelim:
Mutlak hakikat ALLAH’dır.
Herşey O’ndan...
Fakat hiçbir şey O değil...
“Tevhid” işte bunu bilmektir ve “HAKK!” demektir.
Aman dikkat et!
Anlamayanlar Mansur gibi başını vururlar.
Hayvanlarla konuşuruz dedik.
Evet...
Bir ses duysan:
Kedi sesidir, köpek sesidir, karga sesidir, horoz sesidir, tavuk sesidir. Telefonda sesinden arkadaşını tanırsın.
Kelâmullah’da ALLAH’ın sesi var.
Hadîsde Resûlullah’ın sesi var.
Onları niçin tefrik edemiyorsun?
-“Bir saatdir senin gibi öküzle konuşuyorum da hayvanlarla niçin konuşmayayım, ona şaşıyorsun! Defol!”
Kovuldu herif. Suali soran.-
16.6.1984
"Ve le kad kerramna beni ademe ve hamelnahüm fil berri vel bahri ve razaknahüm minet tayyibati ve faddalnahüm ala kesirim mimmen halakna tefdiyla : Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık. Onları, (çeşitli nakil vasıtaları ile) karada ve denizde taşıdık; kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları, yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık.” (İsrâ 17/0)
“Ve min kulli şey'in halakna zevceyni leallekum tezekkernn : Her şeyden de çift çift yarattık ki, düşünüp öğüt alasınız.” (Zâriyat 51/49)
Minval : Hareket tarzı, davranış. Usul, yol. * Fayda. * Uslub, tarz. * Bez dokuyan cüllah.
Ma’ruz : Bir şeyin etkisine uğramak veya uğratmak. * Arzolunmuş, arzolunan. * Serilmiş, yayılmış. * Verilmiş, sunulmuş. * Anlatılmış. * Bir şeye karşı siper alan.
Tefrik : Birbirinden ayırmak, seçmek, ayırdetmek, ayrı kılmak. * Korkutmak.
Yaşlı bir adam geldi.
Bana: “İhtiyarlık kötü değil mi?” dedi.
Üzüldüm, öfkelendim.
“Kendi namıma değil. Hâşâ... Dahi kanun namına... İhtiyarlık niçin kötü olsun...” “ALLAH’ın takdiri öyledir. Sen isyandasın!” dedim.
“Tövbe et, git!” dedim...
İlâhi takdir öyledir...
Onunla pençeleşmek, kötülemek insana değil hayvana bile yakışmaz. Hayvanlar zâten böyle birşey düşünmezler.
Şikâyet etmezler.
Sen filleri bilir misin, ölecekleri zaman fil mezarlığına gider akıbetlerini beklerler... İhtiyarlık kemâlin sonudur.
Cenab-ı ALLAH bir hadîsi kudsîde:
“Ben ihtiyarlamış, kamburlaşmış beyaz saçlı pir-i fâni kullarıma sual sormaktan utanırım!” buyuruyor.
“Bu kudsî hadîsden utanmıyor musun, çek git güle güle yanımdan!” dedim.
Adam ses çıkarmadan gitti...
Gözüm görmüyor, nefes alamıyorum, iştahım yok.
Şikâyet etmiyorum, bunu düşünmüyorum bile...
Dedelerimiz demiştir:
“Kurt ihtiyarlarsa köpeklere kepaze olur” sözü işte budur.
Dünya ile iyi geçin...
Doğruluk ayağı ile...
Kanaat asası ile Alınteri azığı ile Hakiki ilim feneri ile
Yüzünü buruşturmadan vücud sahrasını aşmaya çalış.
O zaman Velîlerle hemsohbet olursun.
Ölüm nedir ki, ihtiyarlık nedir ki ondan korkarsın, imanın zedelenir.
HAKK’ı incitirsin.
“Hastalıklar ALLAH’ın insana verdiği hediyedir.” Hadîsi kudsîdir bu.
“Tedavi olunuz.” Âyettir.
Bunlardaki sırrı çözmeye çabala!..
Hiçbir şeye itirazetme!..
Rıza-i ilâhi bunlarda gizlidir.
Zekât, yardım etme, iyilik yapma, bu sırların anahtarıdır.
Dikkatli ol aman kardaş...
“Takate lenâ bih” âyetini oku unutma ne diyor ama...
Cesedle ruh arasında olan nefsi ıslâh çok ve hem de pek çok ender insanlara nasib olur. İhtiyarlık bazen bu nefsi arzuları şirke ceseden mecbur eder.
Bunlardan yakınma.
Bunda ALLAH’ın kuluna acıması gizlidir.
Yaşlandıkça güzelleşen kadın ve erkek vardır.
Yaşlandıkça çirkinleşenler de vardır.
Hem de çok.
Nefsini iyi bilirsen ALLAH’ı daha iyi bilirsin.
Onun için Cenab-ı HAKK nefsini bilmen için bazı kaideler emretmiştir. Resûl bunları, şunlarda göstermiştir:
Yalan söyleme!
Yalandan hile yalan söyleme!
Dosdoğru ol!
Olduğun gibi görün!
Gıybet dedikodu katiyyen yapma!
Her türlü derde belâya âfete karşı of deme!
Sabırlı ol!
Helâlden başka hirşey yeme!
Güler yüzlü ol!
Bir gün öleceğini unutma!
Bu nasihatlan didikle, düşün, deş, içinde binlerce daha usul ve nasihatlar var.
Onları da sen bul!
Hemsohbet : Bilikte sohbette oluş.
“... .rabbena ve lâ tühammilna ma lâ takate lena bih,... : .... Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme!...” (Bakara 2/286)
Nasib : Pay, hisse, kısmet. * Bir kimsenin elde edebildiği şey.