ŞEYH - MÜRSİD - MÜRSİD-İ KÂMİL

Şeyh:

İnsanlarda meknuz “gizli” olan ilâhi esmâ akislerini ortaya çıkarmak için sâlikini lâfzî âletlerle hazırlamaya ve onu zâhiri ilimlerle donatmaya çalışan insandır.

Yani hazırlık kıtası hocası.

Şeyh aynı zamanda mürşid ise sâlikin cesedî hazırlığını da çile ile hazırlar. Ve onu halvete sokar.

Ceseden hazır olan sâlik, bu sefer mürşidin batini ilim öğretimine terk edilir.

Bundan sonra hakiki şeyh ve mürşid-i kâmil tarafını gösterir.

Ve sâliki halvete sokar.

Göstermediği tarafından himmet eder.

Erenler sohbeti Ele giresi değil İkrar ile gelenler Mahrum kalası değil...

Bir pınarın başına Bir destiyi koysalar-Kırk yıl anda durursa Kendi dolası değil.

İkrar gerek bir ere Göz açıp didâr göre Sarraf ister cevhere Nadan bilesi degil...

Ümmî Sinan yol ayan Oluptur belli beyan Dervişlik yolu heman Tacı hırkası değil...

Bu asırda dünya münafık ve sahtekârlarla dolu. Dikkat et!

Sana senden içeri olan o “Ben” gösterendir.

Lâf ile olmaz.

İlmel yakîn Aynel yakîn Hakkal yakîn Sırrel yakîn

Lâkırdıları var ya.

İşte onları sana gösterendir hakiki mürşid,

Lâfla degil.

Söylerler, bağırırlar, haykırırlar.

Kitap yazarlar.

Tarikat, mârifet, hakikat, hâlâ bağırıyorlar..

Amma bunlar nedir, ne bilen var, ne gören ne de fayda bulan.

Gülerim bu gibi zavallılara.

“Sen biliyor musun efendi?” dersen:

“Bundan şüphen mi var be salak!..”

Bu lafları dillerinde geveleyen binlerce var.

Her mahallede.

Her kesitte...

Koş peşine!..

Öp elini!..

Uğraş beyhude!..

Ona ev al!

Kavurma, yağ götür!

Para ver!

Ne yaptığının farkında mısın, zavallı yaratık?..

Kelâmullah ve Resûlü Ekrem sana kâfi değil mi?

Ahsen-i takvim olduğunu unutma. Kendi kendini bilmediğin kendine, kendini rezil etme yazıktır!

Son söz;

Cesedi ile görünüp içini göstermeyen bir kâmil bul ki işte ona şeyh derler.

Cesedini görmeyip içini görmeye çalışan da hakikî mürşiddir.

İNSAN:

Cisim ve şekil itibarı ile aynı dişi ve erkek cinsleri olan canlı natık...

Yani konuşan, düşünen, anlayan...

BEŞER:

İlâhi bir hamuleyi taşıyan insanın görünmeyen ruh hamulesinin ismi...

ÂDEM:

Ebu’l-Beşerdir.

İlk insanın ismidir.

İnsan şeklindeki nesnede âdemiyeti ortaya çıkması için vesiledir.

Bu hamuleye melekler secde etmiştir.

Maddeye, cesede değil...

İnsanlar kendilerinde bulunan bu hamuleye secde ederler.

“Asrına...

Bu namazda tecellî eder.

Kâbe’nin her tarafından Kâbe’ye karşı namazda, duvarlarını kaldır Kâbe’nin, birbirine secde ediyorsun gaflette olma!

HAVVA:

Âdem değildir.

Ondaki cevher muayyen şekildeki canlılık ki buna şekil itibarı ile insan diyoruz ki o da beşerdir.

Onu HAKK’ın kudreti ile ortaya çıkaran kadındır.

Çiftleşmekten husule gelen nesne; insan, beşerdir.

Âdemiyet başkadır.

Resûlü Ekrem’in aldığı bütün kadınlardan çocuğu yoktur.

Dul aldıklarından da evvelce dünyada kalmış çocukları yoktur.

Yani Resûl’ün üvey çocukları yoktur.

Resûl’ün hayatı : Hüve’l- Evvel.

Resûl’ün Nûru : Hüve’l- Zâhir Resûl’ün Ümmeti : Hüve’l- Âhir.

Resûl’ün ledünnî : Hüve’l- Bâtın

Bu âyet, bu hakikati gizleyen ve açıklayan âyettir. Bu âyet hâlâ devam etmektedir.

Gözünü aç!..

Şunu düşün:

Resûlü Ekrem’in irtihalinden sonra Hz. Ümmü Eymen günlerce ağlamış : “Yâ Eymen, niçin bu kadar yaş dökersin!” diye sormuşlar.

Soranlara:

“Ölümü bilenlerdenim ona ağlamıyorum!

HAKK’a isyan olur, imanım sarsılır!

Vahyin kesildiğine ağlıyorum!” demiş...

Lâfzî : Lafza ait ve müteallik. * Gr: Kelimenin söylenişine ve yapısına aid, onlarla alâkalı. Sâlik : (Sülûk. dan) Bir yolda giden. Belli bir yol tutup giden. * Bir tarikat yolunda olan.

Meknuz : Gömülü define, örtülü, gizli. Hıfzedilmiş, mahfuz.

Natık : Konuşan. Söz eden, söyleyen, beyan eden. İdrak eden. Bildiren. Fikir ederek düşünen. * Altın ve gümüş gibi olan mal

Hamule : f. Yük. Yük taşıyan nakil vasıtalarının yükü.

Ebu’l-beşer : İnsanların babası

Âdemiyet : İnsanlık. Namuslu bir insana yakışır hâl ve tavır.

Cevher : Bir şeyin özü, esası. * Kıymetli taş. * Çelik üzerindeki nakış. * Edb: Noktalı harf. * Yalnız noktalı harflerin ebcedîsi hesab edilerek yazılan manzum tarih. * Harflerin noktası. * Fls: Varlığı kendinden olan, var olmak için kendi dışında başka birşeye muhtaç olmayan varlık. Allah'a inanan filozoflar iki çeşit cevher kabul etmişlerdir. Yaratıcı cevher, Allah. Yaratılmış cevher, madde, ruh. Allah'ı cevher olarak vasıflandırmak noksan bir anlayıştır. Çünkü cevher Allah'ın sıfatlarından "kıyam-ı binefsihi: varlığı kendinden olan" sıfatını belirtebilir. Allah'ı sıfatları ve isimleriyle tanımak icab eder. Maddeci filozoflar cevher olarak yalnız maddeyi kubul ederler. Oysa madde Allah'ın yarattığı âlemlerden sadece biridir. Fizik ilmi maddenin enerjiye ve enerjinin maddeye dönüştüğünü göstermiştir. Madde de enerji de belli kanunlara bağlıdır. Kanun varsa kanun koyucu da vardır. Madde ve enerjiye hakim olan ve kanunları koyan, madde ve enerjiyi yaratan Allah'dır.

Muayyen : Görülmüş olan, kat'i olarak belli olan, belli, ölçülü, ta’yin ve tesbit olunmuş, karalaştırılmış.

Hamule : f. Yük. Yük taşıyan nakil vasıtalarının yükü.