Doğduğu yer.
Mezarı.
Divanının aslı.
Yaşadığı asırdaki ahbapları.
Yunus demekleri.
Bir sürü çalışma çabalama...
Hâlâ münakaşa, şöyle idi, böyle idi.
Bunların hepsini bir tarafa bırakalım:
Ortada koskocaman bir insan var...
Onun ne istediği,
Ne söylemek istediği,
İnsanların nasıl olmasını arzuladığı...
Bir yol var, orada yürümek gerek...
Yunus’u sevenler derneği,
Sevmeyenler derneği,
Sevsinler, sevmesinler,
Ortada koskocaman bir insan var.
O’nunla biraz konuşmak gerek...
Benden Yunus Hakkında söz söylemek istediniz.
Gönlümün sırrına erdiği kadar.
Kalb pencereme vuran ışık kadar.
Söyleyeyim, buyrun dinleyin!..
Beğenirseniz size, beğenmezseniz o da size kalsın.
Heybemde dedim.
Evet benim bir heybem var, içinde:
Ayak basmamış ormanlar kadar saf, basit insanların ancak inanacağı Ümmî bilgi kırıntıları, nûrlu insanların söz parçaları, gürültülü muhitlere parçalanmaktan korkarak girmeyip; dağ başlarında, kuytu yerlerde, ıssız pınar yalaklarından kabın fikir parçaları...
Bu malzeme ile Yunus’u anlatacağım.
Heybeden kısmete ne çıkarsa...
Yunus’un beğeneceği, inanılması güç kelimelerden husule gelen inanılır cümle ve ifadelerle olacak.
Taş kesilmiş kalbleri yumuşatmak, örümcekli kafaları ayıklamak.
Şaşkın iradelere hakiki veçhelerini araştırmak lüzumunu duydurmak.
Gaflet uykusuna dalmış olanları uyandırmak.
Uyanık olanları şevk ve gayrete getirmek için;
Büyük ve temiz insanları bulmak lâzımdır...
Âdi hayatın “Olur” undaki “Olmaz” ı görenler, bu olmazlardaki “Olur” u da sezerler.
Bunlar hakikatin en mahrem tecellîsi etrafında toplanmış nûrlu insanlardır.
Dil keskin bir kılıçtır.
Nasıl keseceği bilinmez.
Söz geri dönderilmesi kolay olmayan bir ok gibidir.
Dil harekete geçmeden evvel sözü söylemeden önce dikkat et!
Belki bir dostu üzersin, belki bir ALLAH adamının kalbini kırarsın.
Yunus: Şiirler söylemiştir.
Elde bir divan vardır.
Yunus tahlil edilmiştir.
Yazıları tetkik edilir şâir şiir laboratuvannda analiz yapılmıştır.
Kendisini anma günleri tertip edilmiştir.
(Anma geceleri degil)...
Hakkında kitaplar, broşürler, fikirler, güzel sözler anlatılmıştır.
Bunların hepsi ortada, dimağlarda, insanın takdir ve kıymet ölçülerinin zevk duyan kısımlarında...
Ortada görünmeyen bir cephesi vardır Yunus’un:
Bu Gayb’dır.
Yunus budur...
Buna şimdiye kadar temas eden olmamıştır...
Gayb görülemeyen değildir.
Görünmeyen tarafa verilen isimdir.
Zira gayb mevcuttur.
“Yu’minune bil gayb”
Yunus da gayb insanlarının başında gelir...
Bu halkaya girenlerdendir...
Burası, karanlık derin bir umman ve ALLAH’ın en büyük sırrı...
Görünmede hüner yoktur.
Görünmeyeni görmede hüner vardır.
Yunus, giyim ve kuşam alâyiş haykırmıyor.
İç ve bâtın mamurlugunu mırıldanıyor:
Terennüm etmiyor.
Hâllerdeki edeb esrarını tanımayanların kârı olan bir duygusuzluk, teklifsizlik içinde bunun bu tarafı anlaşılamaz...
Kaba mantık çerçevesi içinde kobayca zaptı mümkün olmayan bu inceliğin izahı, sekizinci bir renk, dördüncü bir buudun târif ve tesbihini yapmağa çalışmak kadar çetindir...
Bu gibiler ALLAH dostudurlar...
Bunlardan ne denizdeki balık ne gökdeki kuş kaçar.
Sokulur yanına kırk yıllık dostmuş gibi...
Bunları izaha kalkmak gölgelerin derinliğini kulaç âletleriyle ölçmeğe kalkmak gibidir...
Bu bir sırdır...
O kadar...
Onlar HAKK’la olunca mahlûklardan hiç birini görmezler.
Eğer mahlûklar beşerîyet icabı gözlerine çarparsa onlan gökte şeffaf toz o zerreleri gibi görürler.
Onları dikkatle inceleyecek olurlarsa yerlerinde hiç bir mevcut bulamazlar...
Onun için Yunus:
“Ete kemiğe büründüm.
Yunus diye göründüm!”
Söyler...
İnsanlarda bilinemeyene, görülemeyene karşı bir anlama iştiyakı vardır. Bu iştiyakı arkasından kendisine hissettiren insan büyük insandır.
Yunus’tan bize ne?..
Evet bize birşey yok...
Fakat biz büyüklüğünü yâd ediyoruz güya...
Ete kemiğe bürünüp Yunus diye görünen büyük insanı.
Velî diyebileceğimiz insanlar:
Bir bakışda küflü ve rutubetli kalb hazinelerini ışığa sokarlar...
Bu bambaşka bir yoldur.
Demircilik isteyen, kuyumcuya baş vurursa gülerler.
Böyle insanlar hakiki bahar rüzgârı gibidirler.
Bir yerde durmazlar.
Fırtına yapmazlar.
Bütün gülistanı dolaşırlar...
Gece gökteki aya bak...
Havuza aksetmiş aya bak.
Her ikisi de başka başka.
Burada çok ince bir hadise cereyan eder.
Milyonda bir farkındadır bu hadisenin...
Biri hakikidir ki hayaldir.
Biri hayaldir ki hakikidir.
Bu lâf çok düşünmeye değer.
Bunda ummadığınız ilâhi bir sır gizlidir.
Bulabilirsen kalb gözüne bir pencere açılır...
“Hoca Nasrettin” in güzel bir fıkrası vardır.
Bu hakikati ince bir nükte ile açıklar...
Gece havuzda ayı görmüş:
“Zavallı havuza düşmüş!” demiş.
Boşaltmaya koyulmuş...
Koskoca havuzu...
Saatlerce...
Nihâyet arka üstü düşmüş...
Başı yarılmış..
Bir de bakmış ki ay gökte...
“Başım yarıldı amma... Seni de göğe çıkardım!..”
Gözün buğusundan gönlün kaynayışını sezen insan bulutu anlar...
Yunus niçin geldi?
Ne söyledi?
Ne yapabildi?..
Şunu haykırdı: Kudret âlemine cehâlet ayağı ile vurmayınız!
Şunu öğrenmek istedi: Siyahla olduğunuz zaman beyazı unutmayınız!
Bu günkü medeniyet ve dünya tıpkı bacaklarından biri alabildiğine uzamış, diğeri kısa kalmış topal bir yolcuya benzemiştir.
Yunus’un divanında şu şöyle olacaktı...
Mezarı şu vilâyettedir.
Yok filân yerdedir.
Filân asırda yaşamıştır.
Yok filân vesika şöyle diyor.
Filancanın tetkikatı şunu bildiriyor.
Bunlar lâkırdı amma...
Sonu ne?..
Büyük insan her yerde yatar...
Her vilâyette, bucakta, köyde mezarı vardır.
Makamı vardır...
Yunus hakkında kütüphânelerce kitap bir şey ifade etmez.
Mânevî olgunluk, fazilet, doğruluk, hasletlerini ruha nakşedip O’na benzemeğe bak!..
O zaman Yunus vazifesini yapmış sayılır...
ALLAH dostu ile arkadaşlık aslanla yan yana yürümek gibi insana emniyet ve mânevî haz verir.
Kafasında HAKK bilgisi olmayan cahildir.
Velev ki Dehrî gibi bilgili olsun.
Gönlünde HAKK aşkı olmayan gâfildir.
Velev ki dirâyetleriyle karşısındakilere parmak ısıttırsın.
İşinde ALLAH rızası gözetmeyen zâlimdir.
Velev ki Dünyalar kadar iyilik yapsın.
Hakiki saadetin anahtarı mihrab denilen oyukta asılıdır....
Yunus için konuşmam bu kadar.
Dikkat ettiğim şey, benden o ALLAH dostunun üzerine bir gölge düşmesin. İşte o kadar...
“Ellezine yü'minune bil ğaybi ve yükiymunas salate ve mimma razaknahüm yünfikun : Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.” (Bakara 2/3)
Alâyiş : f. Bulaşıklık, bulaşma. * Debdebe, tantana, gösteriş.
İştiyak : Fazla arzu ve şevk. Tahassür. Hasret çekmek. Özlemek. Göreceği gelmek.
Dehrî : Dehr ve zamana dair ve müteallik. DEHRIYE : Devre ait. Zamana dair ve müteallik. * Âlemin ezelî ve ebedîliğini iddia edip âhirete inanmıyan münkir ve imansız bir fırka.