YAZININ KUVVETLİ VE DÖKÜMANTER RİVÂYETE GÖRE İCADI

Bu yazı akıl “Ermez” değil,

“Yetmez” olan meselelerle uğraşan Bilmeden akla hakaret edenlere hitaptır...

İnsan kabiliyeti derecesinde.

İlmî bilgisi hududu dahilinde.

Muhteşem kâinatı seyrettikten sonra:

İster inkâr etsin.

İster tasdik etsin.

İster şüpheli kalsın.

İnsan ruhu görülemeyen, kelimelerle izah ve târif edilemeyen bir şeye bağlıdır, aşıktır. Filozof, sosyolog, teozof, hepsi muhtelif yollarla bocalamış ve durmuşlardır.

Bir çok gizlenmiş hakikatler vardır; onlar etrafında bir çok tahminler yürütülmüştür.

Fakat insan aklı bu gibi bazı meselelere yeterli olmadığından nazariyeden nazariyeye fikirden fikire sürüklenip gelmiştir...

İnsan Yaratan’ı ilk defa ses, ateş ve yardımıyla idrak etmiştir.

İlk harfi de bu hadise saikasıyle yazmıştır.

Bu, kalemle yazılmış bir harf değil.

Gördüğü hadiseyi yerden bir taş alarak mağaranın taşına çizmek istemiş, taşı taşa vurduğu zaman; Kıvılcım çıkmış, Ses çıkmış.

Mağaranın taşına da bir şekil çizilmiş ...

Yazı bu...

Yaratan’a ilk defa 5 harfli bir kelime ile hitap etmiştir.

Bu kelime hiç değişmemeksizin muhafaza edilmiş.

Hâlâ mukaddes kelime makamında ve ancak icabında kullanılır.

O ismi taşıyan mutlak varlıktır.

Her şey O’ndan, fakat her şey O değil...

O’nun üç büyük vasfı vardır (Dikkat et sıfat değil).

Sonsuz kudretinin icabıdır:

Halk eder.

İdâme ettirir.

Ve yok eder.

O’na ne isim verirlerse versinler, bir şey ifade etmez.

Zira O’nun mahiyetini ta’yin ve teşhis edecek hücre insan dimağında yoktur.

Kurduğu disiplin “insan akliyle” meçhulden meçhullere gizlenen kudretinin tezahürleri kanun şeklinde şöyle hülâsa edilir:

“Adet kâinatın,

Tekamül hayatın,

Birlik O’nun kanunudur.”

Ve dipsiz kâinatın küçülmüş bütün kanunları ve kudretleri insanda mevcuttur.

(Esmâ-i ilâhiyenin tecellîleri)...

İnsan teneffüs ettikçe:

Burun deliklerinden, hançereden, ağızdan, bu ilâhi asmalar faaliyetlerini icra ederler.

Bunlar bir çok ihtizazlar husule getirirler ki bu sesli titreşimler, alfabelerdir

Diş, Dudak, Damak, Boğaz, Burun, ıslık hâlinde, ihtizazlı içe kuvvetle çekerek telâffuz edilen sedalı harflerdir.

Ne?

Alfabe.

Sekiz sedalı harften başka, iki yüze varan sedasız harf vardır.

Bütün bunlar insanda tecellî eden ilâhi esmâların titreşimleridir.

İsa’dan iki bin sene evvel (m.ö:2000) Hindistan’da Şastra Feudha Bali’ alfabesi ortaya çıkmıştır.

Nasıl çıkmış, bilinir bilinmez bir tecellî olmuştur.

Bir insan vücudunun dış organlarının şekillerinden doğmuştur bu alfabe.

Bu harfler söylenirken vücudun muayyen organlarında titreşimlerini tamamlarlar.

Bu titreşimlerle ve sözlerle insan iç uzuvlarının ses dalgalarındaki ihtizaz değişikliği neticesi rahatsız olup olmadığı anlaşılır.

İnsan, düşünce ve fikirlerini alfabe yardımıyla söylemiş ve yazmıştır.

Sanskırit : Hindistan

Hiyeroglif : Mısır

Hattımıhi : Çivi yazısı (Fenike)

Eski latin alfabesi : Yunan (ve Roma)

İbrani ve Süryani : Yahudlar Kufi : Araplar

Bu günkü eski yazı : Osmanlılar Rolân : Fransa Gotik : Almanya

Geçenlerde bazı âlim görünen, birşeyin aslını bilmeden Kur’ân harflerinin 19 Rakamı hikâyesini bilmeden ileri sürmüşlerdir.

Bakam herhangi bir işte doğru netice verir.

Çünkü matematikte “Silsile-yi adediyye” diye bir formül vardır.

Bakamları birbirinden ayırır birleştirirsen hep muayyen rakamların çıktığı görülür.

Bu günkü Kur’ân-ı Kerim yazısı ile, Resûlü Ekrem zamanındaki yazı arasında büyük fark vardır.

O zamanki yazıyı Arap bile okuyamaz.

Bu yazıda 19 rakamı arama utanç verici bir atılımdır.

Sonsuz kâinatta ALLAH’ın yarattığı herşeyde değişmeyen bir nizam, bir kanun vardır. Kimya, Fizik, Matematik, Atom fiziği, Biyoloji, velhasıl hepisi ALLAH’ın halk ettiği herşeyde cari, değişmeyen kanunlardır.

Bunları ele alıp da bunlarla tekrar Yaratan’ı ispata kalkmak küfürdür.

Bunları görüp anlayarak ALLAH’ın kudretinin sonsuz olduğunu ve ona secdeye vararak tebcil etmede hüner vardır.

İnsana, hakiki kula yaraşan budur.

Şu Hind atasözü ne güzel izah ediyor:

“Ulûhiyet;

Taşlarda uyur,

Nebatta teneffüs eder,

Hayvanda hülyalara dalar Ve insanda uyanır!..”

Hançere : Gırtlak, boğaz.