TASAVVUF

Lügat mânâsı: Resûlü Ekrem’e bağlılıktan insanda zâhiren, bâtınan husule gelen “Kemâl-i feyz-i nebevî” den hâl.

Resûlde yoğrulma. Erime. O’na yanaşmadan hasıl olan bâtini feyz-i ilâhi, zevk, huzur hâli. İşte tasavvuf ne ise budur...

Tasavvuf nedir:

Anlatmak, Yazmak. Mümkün değil.

Tasavvuf, yaşanan ve nübüvvetden çıkan mânevi bir hâlin tümüdür.

Bu hâl ne târif edilir.

Ne izah edilir.

Tasavvuf hakkında yazı yazılmaz.

Yazılmıştır amma...

Bu, resim üzerinde geniş bir orman seyretmektir.

Resmin içine giremezsin.

O resim de orman değildir.

Bâtın! zevk ve hisler, duygular, maddeleşemez.

O zaman işte, tasavvuf tarihi, incelemeler ortaya çıkar.

Çıktı binlercesi var.

Tevfik-i Rabbanî’ye mazhar olan geniş gönül sahibi HAKK dostu olanların yaşadığı mânevi âlemdir diye târif edenler de vardır.

İnsanın âdemiyet mertebesinde bu âlemde iken aslı ile temas kurup yasamak hüneridir.

Bunu izah et bakalım.

Mümkün değildir!

O hâlde sus...

“Bizim bu hâletdeki duyduğumuz zevki, huzuru, sultanlar bilselerdi bizi kılıçtan geçirirlerdi elimizden almak için” demişlerdir.

Tasavvufi söz:

Ötenin lâflarıdır.

Lâf dedik, söz demedik.

Söz anlaşılır.

Lâf anlaşılmaz.

Cesedi ile bu mekânda, gönlü ile sonsuzlukta dolaşanların, olanların sözleridir. MUTASAVVIF:

İçini göstermeden sözlerine bakılarak bilmeyenler tarafından kendisine verilen isimdir. ALLAH ile beraber oturmak hünerine ve Tevfikine kavuşmuş insana mutasavvıf ismi verilebilir.

“Verilir” demiyoruz.

Dikkat buyurun!..

Lâf çok incedir.

Tasavvuf ALLAH’ın bir sırrıdır, öğrenilmez, öğretilmez.

Târif edilmez.

Ulaşılır işte o kadar...

Akıllı için de aynı, âlim için de aynı, öküzlüğe doğru giden insan için de aynı, hatta öküze de aynı...

Bir perde arkasıdır.

Ne târif edilir.

Ne söze ve kelimeye gelir.

Bu hâl nedir?

O hâlde:

İlâhi sırların açıklanmaması için, şeriat kaideleri vardır.

Bu kaideler, sırları, insanın lisanıyla anlayabilmek kudretidir.

İdrak edilse bile lâf ve kelimelerle anlatmak mümkün olmadığından kelimeye vurduğumuz zaman küfür şeklinde fehmedilir.

Yaşanan mânevî, zevki bir hâlin kelimelerle târifine yeltenmek ve bu hususdaki yazılan külliyatın hepsi tasavvuf lâflardır.

O hâli yaşayanların mırıltıları.

O kadar.

Bunlar üzerine kurulmuş o hâli yaşamak isteyenlere yollar gösterilmiş, tarikatlar da bunlardır.

Tarikat, Mârifet, Hakikat lâkırdılarıdır.

Fakat bu duruma erişmek kabiliyet, istidad, temizlik meselesidir.

Hay huy meselesi değildir.

“Resûlde yoğrulma meselesi”.

Yoğuran ustayı bulmak.

Maddeyi ruhun emrine almak..

Ruhu maddeye bağlayarak şekillendirmek, maddileştirmek, insanın âdemiyetine hürmetsizliktir ve bir şey de ifade etmez.

ALLAH’ın emrettiği farzdır.

Farz, ona yanaşmak için mecburidir demektir.

Kulun bunlara inkıyad ve hürmetini izhar etmesi kulun kendi kendine farzdır.

Hürmeti izhar için bu farzlar nelerdir biliyor musun?

Bu farzlar:

ALLAH’ın seni serbest bir irade ile nefsinle bırakmasına karşı hürmetdir. Abdestde ayakların yıkanmasında evvelâ sağ, “sol dimağ”.

Sonra sol, “sağ dimağ”.

Sağ eli kalb üzerine koymak sol dimağla cesedî bir duadır.

Sağ dimağ hareket merkezi, sol dimağ düşünce merkezidir.

23 IX.1984. Pazar

Tevfık : Uygun düşürme. * Uydurma. Muvafık kılma. * Cenab-ı HAKKın kuluna yardım etmesi.

İnkıyad : Boyun eğme. Muti olma. Teslim olma. İtaat etme. İmtisal.

İzhar : Açığa vurma. Meydana çıkarma. * Göstermek. Zâhir ve âşikâre ettirmek. * Yalandan gösteriş.