Şeytan; Haris isminde bir melektir.
Haris ALLAH’ı münkir değildir.
Meleklerde irade yoktur.
Emrolunanlan yaparlar.
Buna karşı çıkamazlar.
Kendilerine verilen vazife ne ise mütemadiyen onlarla meşguldürler.
Topraktan halk edilmemişlerdir.
Ne yerler. Ne içerler. Çoğalma, eksilmeleri yoktur.
Dişi ve erkek meselesi onlarda mevcut değildir.
İsyankarlık. Kafirlik. Dinsizlik diye bir şeyleri yoktur.
Her yerde mevcutdur. Onlarsız boş yer yoktur.
Şekilleri hakkında kâfi bir malumat da yoktur.
Âyetlerde kanatlarından bahsedilmektedir.
Kendilerine emir çıktığı zaman iradeleri de yoktur.
Bütün bu malûmat Resûlü Ekrem’in bildirdikleri ve âyetlerde olanlardır.
Meleklere iman bilmediğimiz, görmediğimiz “Bize göre gayba inanmak” demektir.
ALLAH kelâmında var ya...
Resûlü Ekrem bildirmiş değil mi...
Velhasıl aklımızın alamayacağı birşey.
Bunlardan sonra görüp anladığımız kitaplara, onları bildiren peygamberlere, ondan sonra tekrar aklın hududu dışında tekrar dirilmeye inanmak...
Meleklere : “Âdem’e secde “edin!” emri çıkıyor.
Müfred olarak teker teker edin mânâsınadır.
“Ediniz” cem’i olarak emir değildir.
Meleklere, irade olmadığı hâlde secde arzuya bırakılmıştır.
Burada küçük mikroskobik bir serbestiyet kokusu vardır.
Ve aynı zamanda;
ALLAH’ın muradı gibidir.
Melekler emrolunan şeyi yaparlar.
Halbuki “secde edin!” kelimesinde itiraza müsade kokusu vardır.
Melekler hemen secde ediyorlar, istemezseniz etmeyebilirsiniz gibi küçük bir serbestiyet de vardır.
Yalnız Haris:
“Ben topraktan yaratılan bir şeye secde etmem!”
“Peki neye secde etmesi lâzımdır?” diye kendi kendimize gizli bir sual soralım.
Ve şimdilik cevap aramayalım...
“Ben topraktan yaratılan şeye secde etmem!”
Bu söz insandaki ilâhi nûru perdeleyerek:
“Ben ancak o nûra secde ederim!” demektir.
Bunun derin mânâsında da:
“Hiçbir şeye secde etmeyin, ALLAH’a secde edin!” hakikati gizlidir.
“ALLAH’a secde edin!” demektir.
Cenab-ı ALLAH insanları serbest bıraktığı için “kendi akıl ve iradeleriyle” kendine âsi kullar olmasın diye, imkân ve isyanı tevlid edecek her türlü hareket, fiil, düşünceyi “şeytan” lâfzı altında toplayarak bu meleğe bu vazife verilmiştir.
Şeytan bu vazifenin ismidir.
Şeyatin cemi olarak bütün bu hareketlerin toplamıdır.
Şeytanın temsil ettiği bu işler lanetlenmiştir.
Recim edilmiştir.
Taşlanmıştır.
Yani ALLAH tarafından istenmemiştir.
Şeytan, bu vazifesinden dolayı mes’ul değildir.
Temsil ettiği fena, işleri recmedilmiş hareketleri yapanlar mesuldür.
Şeytana küfretmek de küfürdür.
İnkârın delâletin, mikroskobik, atomik nüvesi buradan başlar.
Meleklere secde edin emri çıktığı zaman melekler hemen secde ettiler...
Şeytan niçin secde etmedi?
Veyahut şeytan niçin secde etmedi de öteki melekler secde ettiler?
Bu ters gibi görünen sualin içine dalmak ve anlamak lâzımdır:
İNSAN; Ruh, Cesed, Nefis bir mekânda yer kaplar.
Görünmeyen ruh ve nefis, ALLAH’ın arzu ve muradı böyle olarak insan yaratılmıştır.
Bu yaratılışı muayyen ve sabit bir kanun hâlinde tecellî etmesini murad etmiştir, kusursuzdur, inkârı da isyanı da serbest bırakılmıştır.
Bu serbestiyeti kendi arzusuna göre icrası için peygamberler, emirler, kitaplar da göndermiştir.
Verdiği serbestiyeti tahdid için...
Fenalıkları bir külliyat hâlinde şeytan ismiyle toplamış...
Bunun da kendisinin muradı olduğunu gizleyerek kendi üzerine alarak, şeytana vazife vermiş ve kendini gizlemiştir.
Ve sonra; Cennet, cehennemi halk etmiştir.
Rızık vermiştir.
Her şeyi vermiştir...
RAHMAN ve RAHÎM olduğunu da ilân etmiştir.
Bu küçük yazıyı tekrar tekrar oku!
Halletmeye çalış!..
Haydi bakalım. “Gül’üm”..
Bu yasakları yaparsan sana verilen cüz’i iradeyi ve serbestiyeti inkâr etmiş olursun.
O kötü işleri o sana verilen irade ile yaptığım kabul olur ki bunları ALLAH’ın yaptığını zımnen kabul etmiş olursun.
Bu da küfürdür...
İyiliği de kötülüğü de seçmek insana düşer.
“Şeytan” bunu ifede eder ve temsil eder...
Şimdi:
Niçin Adem’e secde edin buyrulmuştur?
Sebep ve murad nedir?
“BEN, Onlara akıl ve irade vereceğim. Bunları da hududlandıracağım!..”
Burada sebep, hikmet nedir?
Aha bu son cümlede sebep, hikmet gizlidir... .
“Secde etmem!” dedi.
Bu mesele en mühim noktadır.
Emir çıktığı hâlde meleklerde de kendi iradeleri olmadığından, bütün melekler secde etti de Haris niçin secde etmedi?..
Burada:
Müstakil bir irade.
Emre itaatsizlik, isyan var gibi görünür.
Fakat mesele tamamıyla öyle değildir.
Bu da izah edilir.
Fakat bu iş halvette öğretilir.
Ben söyleyemem.
Bu söyleyemem kelimesini nasıl düşünürsen düşün!
Sözümüz bu kadar...
Neslimin sonu olmak bakımından üzüntülüyüm.
Kendi başına farklı gibi görünen, adım atanı da takdir eder severim!..
Bana en son yudum suyu hangi pınardan hangi elin vereceğini bilmiyorum.
Birtakım şeyler degişmeseler de unutulurlar.
Herhalde bizden sonra bizi unutmayacaklar da bulunur...
(Muhammedî Melâmette, Münir Derman Hocam yüreklerimizde “Biz”le biledir İnşâallah..) Haris : Son derece hırslı olan.
Tevlid edecek : Doğuracak.
Müfred : (Müfred) Tek, yalnız. Müteaddid olmayıp yalnız birden ibaret olan. * Basit, mürekkeb olmayan. * Gr: Yalnız bir şey veya şahsa işaret eden veya bire mahsus olan kelime. Cemi veya tesniye olmayan. * Edb: Başı ve sonu olmayan tek ve kafiyesiz beyit.
Tahdid : Hudutlandırmak. Sınırlamak. Sınırı belli etmek. * Tarif etmek. * Bir şeyi kasdetmek. * Keskin etmek. Bilemek.
Zımnen : Açıktan olmayarak, dolayısıyla, ima yolu ile. İçinden olarak.