HACERÜ’L- ESVED

Hacerü’l- Esved :

Semâvi bir taştır diye rivâyet ederler, ilimî olarak izah etmek icab ederse:

Semâvâtdaki yani uzayda herhangi bir yıldızdan kopan bir parçanın arza düşmüş olmasıdır. Bu gibi haceri semâviler yani gök taşları her devirde, her zaman ara sıra vâki’ olmaktadır. Müzelerde çok teshir edilmektedir.

Hacerü’l- Esved’in hangi yıldızdan düştüğü malûmdur.

Büyük velîler bunu söylemektedirler.

Sırrını ve yıldızı gizlemek için aşikâr olarak cennetden gelmiştir sözü hakiki İslama kâfidir, incelenmemesi için bu söz yeter.

Resûlü Ekrem’in bu taşa kıymet vermesi bambaşka bir sırdır, Zât-ı risaletleri hürmet ettiği için biz de tereddüt etmeden yapmamız lâzımdır.

Hangi yıldızdan düşmüş olduğunu bilsem de söylemem...

Hz. Debbah :

“Beyti Mamure’den kalma yakuttur Nuh tufanından sonra siyah olmuştur” der.

Hacerü’l- Esved kelimesi, Siyah taş demektir.

Fakat ism-i hasdır.

Yalnız o taşın ismidir.

Taşlar içinde siyah bir taş değildir.

Bazı cahiller, mürşidler, hoca diye kisve giyenler vardır.

Sorarsanız siyah bir taşdır diye söylerler ve Resûlü Ekrem’in o taşa verdiği kıymeti zedelediklerinin farkında olmadan kendi cehillerini kendi kendilerine izhar ve teşhir ederler...

Cenab-ı HAKK kelâmında:

“Yıldızlara ve yıldızların mevkilerine yemin ederim” buyurur.

Bu kelâm-ı celîl insana birşey telkin etmelidir ve susmalıdır.

Hacerü’l- Esved dünya yüzüne düştüğü gün Cuma’dır.

Ve sabaha karşı ALLAH’ın kasem ettiği yıldızdan düşmüştür.

Onun düştüğü mevsim ve gün hacc mevsimidir.

Hacc bu yıldızdan düşen Hacerü’l- Esved içindir.

Onun için hacc Cuma gününe tesadüf ederse “Haccı Ekber” olur.

Daha söyleyemem...

Bugün Hacerü’l- Esved zamanla i’tikâle uğruyor.

Aşına aşına şeklini değiştirmektedir.

Bunu düşünmek lâzımdır.

Bir şeyi sessiz sözsüz haykırmaktadır.

Bur gün...

Evet bir gün ne olacak...

Daha söyleyemem dilim tutulur...

Daha islâm dini ortada yok...

Resûlü Ekrem 21 yaşlarında Mekke’de halk arasında doğruluğu ve temizliği dolayısıyla ismi “Muhammedül Emin” dir.

Peygamber olacağını bilmiyordu.

HAKK’ın arzusu böyle idi.

Böyle oldu.

Kâbe’ye gidenlerin bu taşa el sürmeleri onların cesedlerinin şehâdetidir. Şâhididir.

“Ben de Kâbe’yi ziyârete geldim”.

Hacerü’l- Esved o hacıya cesedi için şehâdet edecektir.

O taşa sürülen el veya parmak hakiki emirleri yapıyorsa o eli ateş yakmaz. Böyle rivâyet etmişlerdir. ALLAH’ın büyük velîleri...

Bu ateş:

Cehennem ateşi. Dünya ateşi. Her türlü ateş. Hacc bahsinde bu husus biraz daha izah edilecektir.

Kâbe ve Mekke tarihinde şöyle kuvvetli bir nakil ve rivâyet vardır.

Resûlü Ekrem Hz. Ayşe ile Hacer-ül Esved’in karşısında parmaklarını Hacer’e değerken şöyle buyurmuştur:

“Yâ Ayşe! Bu taş eğer eski cahiliyet devrinin asırlarca devam eden pislikleri ve kirleri ile kirletilmiş olmasaydı, onunla her türlü hastalık, veba ve musibetten kurtulmak için ALLAH’dan şifâ istenirdi. Ve hâlen de ALLAH’ın ilk indirdiği şekilde bulunurdu. Cenab-ı ALLAH elbette birgün onu ilk yarattığı şekle döndürecektir. O, cennet yakutlarından beyaz bir yakut idi, fakat ALLAH onu kötülerin günahı sebebi ile değiştirip ziynetini zâlim ve

günahkârlardan gizledi. Zira onlar cennetten çıkma birşeye bakmaya lâyık değillerdir...” Resûlü Ekrem’den nakledildiğine göre, Hacerü’l- Esved mahşer yerine getirilecek, iki gözü ve bir dili varmış gibi olacak ve kendisine hakkıyla el sürmüş olanlara şahidlik yapacaktır. Yine Resûlü Ekrem, yer yüzünden ilk kaldırılacak şeyler şunlardır buyurmuştur :

Hacerü’l- Esved. Kur’ân-ı Kerim. Rüyada peygamberi görmek.

ŞİT: İlk peygamberdir.

Tek ALLAH’ın kullarısınız.

Kardeşsiniz.

Birbirinizi seviniz!

Çalışınız!

Fenalık yapmayınız!

Yalan söylemeyiniz!

Aldığınız rızka kanaat ediniz!

İsyanda bulunmayınız!..

“Kimse dinlemedi”...

İDRİS: Peygamber. Kalem ve yazıyı buldu.

Elbise dikmesini öğretti.

Yalnız ALLAH’a bağlanmalarını, boğuşmamalarını, akıllı uslu dayanışmalarını söyledi. “Boşverdiler”...

NUH: Nebî çıktı. Doğru yolu gösterdi.

ALLAH’ın birliğini onun katında herkesin eşit olduğunu anlattı durdu.

Kör nefsinden başka birşey düşünmeyenleri yerdi, lanetledi.

Eğlendiler, sövdüler.

Yola gelmelerinden ümit kesildi.

Bir avuç iyi insanla yaptığı gemiye bindi tufan oldu.

Dünya temizlenmiş oldu...

Çok geçmeden dünyada işler tekrar karıştı. Putlara tapma başladı....

HUD ve SALiH peygamberler peşpeşe işe başladılar.

Olmuşu olacağı bildirdiler.

Dillerinde tüy bitti.

Bencillikten vaz geçmeyi, doğruluktan şaşmamayı, birleşmeyi bildirdiler. Para etmedi.

Bir kısmını korkunç bir çığlık kırdı geçirdi.

Ötekiler tayfunlar altında taş kesildiler.

Musa geldi.

İsa geldi.

Hep aynı şeyleri söylediler.

Haber verdiler.

Bütün peygamberlerin dinlerinde ibadet yoktu.

Bütün peygamberler hep doğudan çıktı.

Amerika’da, Avrupa’da, Afrika’da, Avustralya’da yok.

Onların işi bol büyücü ve sihirbaz yetiştirmekti.

Namaz, zekât, oruç, gusul, abdest, cenaze namazı.

Setir, mahremiyet mükemmel olarak hep islâm dinindedir.

Diğer dinlerde bu yoktur.

Şarap, domuz eti ve birçok yasaklar diğer dinlerde yoktu, islâmiyetde vardır. Yukarıdaki küçük malûmat birçok Yahudi düzmesi bid’atlarla aşına aşına şekil değiştirmiştir.

Asıl budur.

Kim ne derse desin...

Güneydi Bağdadî bir gün bir köy evinin önünden geçiyordu.

Orada bir kuyu vardı. 13 yaşlarında bir kız çocuğu da evin kapısında duruyordu. Cüneyd :

“Kızım şu kuyudan su alıp abdest tazeleyeceğim ipli kovanız yok mu?” diye sordu. Kız çocuğu şaşırmış gibi:

“Ne kovası?”

Cûneyd’e “gel!” dedi.

Kız kuyunun başına geçti:

“Herkes ALLAH’ın kulu. Ben Muhammed’in ümmetiyim. Yüksel!” dedi.

Su yükseldi.

Cüneyd abdest aldı.

Derin bir hayret ve düşünceye daldı.

Hikâye uzun ve hakiki olmuştur.

Bulursanız okursunuz.

Kızın bu sırrını nihâyet Cüneyd öğrendi:

Gece namazı. Tesbih. Selâvât-ı şerife.

Amma hangi tesbih? Hangi salâvâtı şerife?

Kız :

“Herkes sizi bilir mi Yâ Cüneyd!” dedi.

“Öyleyse kendini unuttur. ALLAH’ın bilmesi sana yeter. Haydi işinize, başımı karıştırmayın!” dedi.

Cüneyd ayrılırken, kız peşinden :

“Livâi’l- Hamd’da görünmez şu yazı yazılıdır dedi: Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah.

Bismillâhirrahmanirrahîm.

Elhamdülillah! Rabbül âlemin!

O hâlde:

Muhammed S.A. Taalâ aleyhi vesellem.

Ahmed. S.A.V.

Hamid S.A.V. bunu hatırından çıkarma!”

9.10.1983

İ’tikâl : (Ekl. den) Kemirme, kemirerek yeme. * Dalgaların, deniz kenarlarındaki karaları döğerek aşındırması.